Tam tahlil sonuçlarını konuşmak için sağlık ocağına giriyordum, 60’larında uzunca boylu bir adam bisikletini duvara dayadı, bana döndü… “Bu kadar kaldı” dedi. Elinde birkaç tane banknot var. 100’lük, 200’lük, 7-8 tane falan. Şaşaladım, kendimi toparlarken, o devam etti: “Kartın asgarisini ödedik. Emekli maaşından elimde kalan bu. Hem de zamlıymış. Bu ayı nasıl geçireceğiz bakalım.”
“Çok pahalılık var” dedim, “Emekli maaşları iyice asgari ücretin altına düştü.”
“Ne asgarisi neredeyse yarısı oldu. Kurtulamadık şunlardan” dedi.
“Evet öyle” dedim ama yürüyüp gitmişti bile…
Çanakkale’de sokaklarda, kahvelerde bir araya gelen herkes hayat pahalılığından, geçinememekten yakınıyor. Kulak misafiri olmak zor değil.
ASGARİ ÜCRET, EN DÜŞÜK EMEKLİ AYLIĞINDAN YÜZDE 63 DAHA YÜKSEK
Asgari ücret bir çalışana temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yasal olarak ödenebilecek en düşük ücrettir. Çalışanın asgari ücretin altında emeğini, bilgisini satması söz konusu olamaz. Ancak Türkiye’de çalışanların önemli bir bölümü asgari ücretin altında çalışıyor. Asgari ücretin altında alanların ücretli çalışanlara oranı 2022’de yüzde 34’tü, daha da artmıştır.
Emekli maaşlarının asgari ücret karşısında erimesi milyonlarca ailenin çektiği sıkıntıların nedenidir. 2003 başında en düşük emekli aylığı asgari ücretten yüzde 47 fazlaydı. 10 yıl sonra 2013’te ise yüzde 15 fazlaydı. 2016 yılında asgari ücretle en düşük emekli aylığı hemen hemen eşit oldu ve bu yıldan sonra makas emekliler aleyhine açıldı.
2023’ün ikinci yarısı itibarıyla asgari ücret en düşük emekli aylığından yüzde 52, yapılan son artışlardan sonra ise (asgari ücret 17.002 TL, en düşük emekli aylığı 10.444 TL) yüzde 63 daha yüksek oldu. Uzatmayalım; en düşük emekli aylığının asgari ücret kadar olması bir vatandaşlık hakkıdır.
ARJANTİNLEŞME TARTIŞMASI: ENFLASYON KAÇAR, FAİZ KOVALAR SARMALI BAŞLADI MI?
Şimdi Arjantinleşme tartışması başladı. Merkez Bankası, yılın ilk toplantısında politika faizini yüzde 2.50 puan artırarak yüzde 45’e çıkardı. Faiz artışlarının sonuna gelindiği mesajını da verdi. Ancak enflasyon yüzde 64.7 ve yıl sonu hedefi de yüzde 36…
Arjantin de faizi enflasyonun üzerine çıkaramamış ve “enflasyon kaçar, faiz onu kovalar” şeklinde bir sarmala girmişti. Halen yüzde 211 enflasyon var ve politika faizi yüzde 100… Bugün ülkede yaşanan krizin başta gelen nedeni diyebiliriz.
ANARŞİST KAPİTALİST MILLEI, ÇALIŞANLARI MEYDANLARA DÖKTÜ
Arjantin tam bir ekonomik kaosun içinde… Kendini “anarşist kapitalist” olarak niteleyen aşırı sağcı yeni Devlet Başkanı Javier Milei’nin “reform tsunamisi” çalışanları ayağa kaldırdı. Ülkenin en güçlü sendikası CGT’nin genel grev çağrısına binlerce çalışan uydu. Perşembe günü Buenos Aires’in ikonik meydanı Plaza de Mayo başta olmak üzere bütün ülkede büyük gösteriler yapıldı.
Eylemlere sol partiler, örgütler, bağımsız sendikal gruplar ve sosyal hareketler katıldı. Büyük şehirlerde halkın da desteği vardı, tencere ve tava çalarak sokaklarda tepkilerini gösterdiler. Grev nedeniyle kamu hizmetlerinde aksamalar oldu, bazı uçuşlar yapılamadı.
Bu grev ve eylemler, Milei’nin kemer sıkma önlemlerine karşı en önemli muhalefet oldu. 19 Kasım’daki seçimleri kazanan ve 10 Aralık’ta göreve başlayan Millei ile para birimi yüzde 50 devalüe edildi (dolar 366 peso iken 800 pesoya çıkarıldı) ve enflasyon yüzde 200’ün üzerine çıktı, ücretler eridi, yoksulluk oranı yüzde 40’ı aştı.
REFORM TSUNAMİSİ MUHALEFET DUVARINA ÇARPTI
Millei hükümetinin hazırladığı ve halen Kongre’de bulunan “Gereklilik ve Aciliyet Kararnamesi” adlı torba yasa, kamuya ait hizmetlerin ve devlet şirketlerinin özelleştirilmesi, kamudaki işgücünün üçte bir oranında azaltılması, sosyal harcamalarda kısıntı, yerel yönetimlere desteklerin en aza indirilmesi, devlete 12 milyar dolara mal olan enerji ve ulaşım sübvansiyonlarının azaltılması ve bakanlıkların sayısının dokuza, müşteşarların 106’dan 54’e düşürülmesini öngörüyor.
Torba yasanın “çalışma reformu” adı altındaki bölümünde; kayıtsız işçi çalıştıranlara ceza verilmemesi, işçi ücretlerini eksik gösterilmesine göz yumulması, mesai ücretlerini serbest bırakılması, deneme sürelerinin uzatılması, işçilerin alacağı tazminat miktarının düşürülmesi gibi öneriler yer alıyordu. Ancak çalışan kesimin büyük tepkisine neden olan tasarı, CGT’nin başvurusu üzerine Çalışma Mahkemesi tarafından askıya alındı. Sendikalar, tüm yasa tasarılarının geri çekilmesini istiyor.
Kamu borcunun 400 milyar dolara ulaştığı (110 milyar doları son kriz sırasında yapılan anlaşmalarla Uluslararası Para Fonu ve diğer bankalara) Arjantin’de borçların milli gelire oranı yüzde 85 seviyesine (1997-2022 ortalaması yüzde 68) çıktı.
Arjantin, bir kez daha borçlarını ödeyememe (temerrüde düşme) durumuyla karşı karşıya ve bu yıl alacaklıların karşısına yeni bir borç yapılanma talebiyle çıkması muhtemel…
İKİ HAFTADA ETİN FİYATI YÜZDE 73, SEBZENİN YÜZDE 140 ARTTI
Sıradan bir Arjantinlinin durumu anlatmak için bir haberden söz edeceğim. Millei görevi aldıktan iki hafta sonra, (kuşkusuz yüzde 50 devalüasyonu yaptıktan sonra) 24 Aralık tarihli haberde New York Times şöyle yazdı:
“Buenos Aires’teki popüler bir restoran Naranjo Bar’ın sahibi Nahuel Carbajo, çoğu Arjantinli gibi kendisinin de düzenli fiyat artışlarına alıştığını ancak Milei kazandığından bu yana, iki hafta içinde sunduğu birinci sınıf bifteğin fiyatının yüzde 73 artarak 14.580 pesoya, yani yaklaşık 18 dolara yükseldiğini, salataya koyduğu kabak fiyatının ise yüzde 140 arttığını söylüyor. Bir Uber sürücüsü deposunu doldurmak için yüzde 60 daha fazla para ödediğini ve bir baba, yürümeye başlayan çocuğunun bezlerine geçen aya göre iki kat daha fazla para harcadığını anlatıyor.
Dörtnala yükselen enflasyonla eşanlamlı bir ülke olan Arjantin’de insanlar neredeyse her şey için daha fazla ödemeye alışkın. Ancak ülkenin yeni cumhurbaşkanının yönetimi altında hayat hızla daha da acı verici hale geliyor.
Milei’nin 10 Aralık’ta göreve gelmesinden ve Arjantin para biriminin değerini hızla düşürmesinden bu yana fiyatlar o kadar baş döndürücü bir hızla yükseldi ki, 46 milyonluk bu Güney Amerika ülkesindeki pek çok kişi, işletmelerinin veya hanelerinin bu kadar uzun sürede nasıl ayakta kalabileceğine dair yeni hesaplar yapıyor. Ülke halihazırda daha derin bir ekonomik krize doğru ilerliyor.”
‘ARJANTİNLİ KADAR ZENGİN’ SÖZÜ BİR ZAMANLAR AVRUPALILARIN DİLİNDEN DÜŞMEZDİ
Hepimizin malumu; Arjantin yıllardır kronik enflasyon, artan yoksulluk, aşırı yüksek borçlar ve para biriminin değer kaybetmesiyle kriz içinde yaşayan bir ülke…
Ancak bir zamanlar Arjantin, Batı dünyası için örnek bir ekonomiydi.
Nobel ödüllü ekonomist Paul Krugman’ın “Bunalım Ekonomisinin Geri Dönüşü” kitabından (Literatür Yayıncılık, 2001) bir bölüm aktarıyorum:
“Bir Arjantinli kadar zengin… Bu, I. Dünya Savaşı’ndan önce Arjantin’in kamuoyu ve yatırımcılar tarafından bir fırsatlar ülkesi olarak görüldüğü dönemde, Avrupa’da çok kullanılan bir sözdü. Arjantin de, Avustralya, Kanada ve Birleşik Devletler gibi zengin kaynaklara sahip bir ülkeydi ve hem Avrupalı göçmenler hem de Avrupa sermayesi için gözde bir yerdi. Buenos Aires, Avrupai, şirin bir kentti. İngilizlerin inşa ettiği ve finansman sağladığı demiryolu ağıyla, pampaların buğday ve etinin dünyaya ihraç edilmek üzere toplandığı merkezdi. Ticaret ve yatırımlarla küresel ekonomiye, telefon kablolarıyla dünya sermaye piyasalarına bağlı olan Arjantin, savaş öncesi uluslararası sistemin durumu iyi olan üyelerinden biriydi.
Arjantin’in o dönemde bile çok fazla para basarak, dış borçlarını ödeme konusunda sıkıntıya düşme yönünde kesin bir eğilimi olduğu doğrudur. Ama o tarihte Birleşik Devletler de böyle bir ülkeydi. Arjantin’in daha sonra bu kadar geride kalacağını çok az insan düşünebilirdi.”
DESTE DESTE PESOLARI HAZIR BULUNDURMAK LAZIM
Aslında Arjantinliler hala zengin diye şaka yapabiliriz. Çünkü en büyük banknotları geçen yıl tedavüle giden 2 bin peso ve bir restoranda, markette nakit ödeme yapmak için deste deste pesoları çıkarmak lazım… İşte aşırı borçlanma, devalüasyonlar, kronik enflasyon, kötü ekonomi politikaları, beceriksiz politikacılar bir ülkeyi bu hale getirdi.
Yakından izlemek ve ders almak lazım…