Türkiye’de tematik park yaklaşımının artık bir eğlence kültürü olarak benimsenmesi gerektiğinin altını çizen TEPEA Başkanı M. Onur Karadağ, “Eğlence endüstrisi ve tema parklara gelen ziyaretçilerimizin burada yaptığı harcamaların ekonomiye katkısı 1.5 milyar doları buluyor. 100 bin kişinin istihdam edildiği sektörümüzü bir kültür haline getirip, bu alana milli imkanlar dahilinde sahip çıkmalıyız” dedi.
DÜNYA Gazetesi Yuvarlak Masa Toplantısı’nın konuğu Tüm Eğlence Park Etkinlik ve Atraksiyon Derneği (TEPEA) yöneticileri oldu. DÜNYA Gazetesi CEO’su Burcu Kösem’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantıda TEPEA Başkanı M. Onur Karadağ, TEPEA Başkan Yardımcısı Şöhret Pakiş, TEPEA Kurucu Başkanı ve TEPEA Danışma Kurulu Üyesi Mustafa Mertcan ve TEPEA Başkan Vekili Fatih Mehmet Keçebir; Türkiye’deki tematik park anlayışının gelişmesi için neler yapılabileceğine dair görüşlerini bildirdi:
M. Onur Karadağ: “Birlikten kuvvet doğar” dedik ve dernekleştik
Sektörümüz, pandemi öncesine kadar Türkiye’de daha dağınık bir yapıya sahipti ve mevcut potansiyelin de yeterince farkında olunamamıştı. Dolayısıyla pandemiye kadar dağınık bir yapıda ilerleyen sektörümüz pandemi zamanında birlikte hareket etmenin ne denli önemli olduğunu anladı.
Bir araya gelelim bir dernek çatısı altında buluşalım istedik. Pandemi döneminde derneğin temellerini attık. Sektörün tamamı tarafından bilinen ve iletişimleri güçlü bir yönetim kurulu oluşturduk. Bütün endüstriyi kucaklayan bir yapı kurduk. Bugün itibarıyla parklarımıza gelen ziyaretçilerimiz yıllık 1.5 milyar dolarlık bir etki yaratıyor. 100 bin kişiyi istihdam eden güçlü bir sektörüz. Derneğimizin 70 üyesi var. Belirli büyüklükte ve uluslararası arenaya açılabilecek kapasitede üyeler üzerinden ilerliyoruz.
Yurtdışına açılmayla ilgili hedefleri olan firmalarımız aslında tam olarak ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Yol haritalarını kendileri oluşturmuşlardı. Dernekleşerek aslında büyük bir paydaş grubu oluşturduk. Biz, firmalarımızın hem yurt dışına açılmaları hem de birlikte hareket ederek daha güçlü bir altyapı oluşturmalarını sağladık. Firma olarak tek başına açamadığınız bir kapıyı dernek olarak hareket ettiğinizde çok daha rahat açabiliyorsunuz.
Daha kolay destek sağlayabiliyorsunuz. Bugün baktığınızda iştigal alanımızı sektör olarak anlatmakta biraz zorlanıyoruz. Elbette bunu zaman içinde aşacağız. Eğlence sektörü dediğimizde iş kolumuzun faaliyetleri tam olarak anlaşılmıyor. 2019 yılı sektörümüzün en parlak senesiydi hatırlarsınız. Fuarlarımızda rekor katılımlar, devasa projeler söz konusuydu. 2020 yılında ise pandemiyi yaşadık ve bir bakıma kendimizi devasa bir kriz ortamında test etmiş olduk.
Söz konusu dönemde global tema ve eğlence parkı pazarı tarihindeki en dikey düşüşü yaşadı. Farklı bir ifadeyle iş hacmi küresel ölçekte, yüzde 67 ile rekor bir düşüş yaşadı. Tema parklarında toparlanma işaretleri ise 2021’in ilk yarısında ortaya çıktı. Bu dönemde istihdam arttı, öyle ki birçok alan ve endüstride işçi talebi arzı aştı. 2020’de kapalı olan tema parkları, 2021’de açıldı, sağlık ve güvenlik otoriteleri bazı maskeleme gereksinimlerini ve kapasite kısıtlamalarını hafifletti. Bu da tema parkı katılımında güçlü bir toparlanmaya yol açtı. Artan katılım, tema parkı deneyimi için birikmiş talebi yansıttı.
Yerel pazarlar, evden çıkmaya can atan ve kişi başı harcama kalemini yükselten bir kitle ile tepe noktasına çıktı. Hal böyle olunca da sektörümüzde kayda değer büyümelerin fitili ateşlenmiş oldu. Bu nedenle, tema parkı katılımının önümüzdeki beş yıl içinde küresel ekonomiden çok daha hızlı büyümesini bekliyoruz. Tema parkı harcamalarında ise yüzde 8.1’lik bir büyüme söz konusu olacak. Veriler, toplam harcamaların 2025’te tahmini 84.4 milyar doları bulacağını gösteriyor.
Şöhret Pakiş: Üreticilerimiz, 120 ülkeye kendi markalarıyla ürün ve hizmet satıyor
Dünyada eğlence sektörü daha entegre modellere doğru ilerliyor. Bu alanda ana oyuncu uzun yıllar ABD idi. Sektör burada doğmuş ve burada büyümüştü. Biz Türkiye olarak eğlence sektöründen bir pay alabilmek ve değer yaratabilmek için; Ar-Ge yatırımlarına öncelik verdik, üniversite-sanayi işbirliğini sağladık ve Turqulaity destekleri ile tasarım ve proje yönetim gücümüzü artırdık. İnsan kaynağına önem verdik, kendi vatanımızda yetişmiş mimarlarımızı, ürün tasarımcılarımızı, peyzaj mimarlarımızı yetiştirdik ve kendi imzamız olan temalarımızı ve temalı ürünlerimizi oluşturduk. Bu sayede küreselde bilinen güvenilir bir oyuncu olmayı başardık.
Halihazırda 120 ülkeye kendi temalarımızı, kendi markalarımızla satıyoruz. Burada söylemekten gurur duyuyorum. Türkiye artık nitelikli proje üreten, imza ürünler tasarlayan, bu ürünlerle global ödüller kazanan, kaliteli üretim yapan, başarılı bir proje yönetimiyle dünyanın her yerinde parklar kurabilen ve tamamladığı projelere sahip çıkan, işinin arkasında duran bu işin üstadı ülkeler arasında anılıyor.
Avrupa’nın önemli eğlence merkezlerinde, önemli parklarında artık Türk üreticilerin kendi imzaları var. Bu aslında başarılı ve markasıyla değer yaratan bir ihracat hikayesi. Başarı hikayemizin içinde inovasyon da yaratıcılık da var. Tasarım ve teknolojide üst düzeyde olmamız bizi daha rekabetçi kılıyor. Küreselde bunca saygıyı kazanan, bunca önemli projede imzası olan sektör oyuncuları olarak istiyoruz ki Türkiye’de de bu sektör tanınsın, bilinsin.
Eğlence sektörü denilince biraz hafife alınıyoruz. Halbuki tema parkları deneyimleyen herkes biraz da kendi çocukluğuna dönüp, pozitif bir nostalji turu yaşamış oluyor. Şehrin kaosundan sıyrılıp parka giden şehirli, ailesiyle arkadaşlarıyla kendisini bir oyun dünyasının içinde buluyor, hareket ediyor, eğleniyor, gülüyor, sosyalleşiyor. Ertesi gün işine daha mutlu gidebiliyor, daha verimli olabiliyor. Parklar şehirlerde insanlara nefes alabilecekleri yepyeni dünyalar sunuyor. Bu sebeple psikolojimize de fizyolojimize de iyi gelen bu alana daha da bir sevgi ve ilgiyle sarılmamız gerekiyor.
Aslında parkların sayısını ne kadar artırırsak o kadar mutlu şehirler yaratmış oluruz. Sadece çocuklarla sınırlamamak lazım. Yetişkinlerin de buna ihtiyacı var. Dolayısıyla bakış açımız değiştikçe, rekreasyonel ve tema parklarının ve su parklarının mutlu insan/ mutlu şehir kavramına ne kadar hizmet ettiğini kavradıkça iç pazarda daha fazla büyüyeceğimizi düşünüyorum.
Pandemi bizlere yerel pazarın önemini gösterdi
Pandemi yılları boyunca, yerel pazarlar cazibe merkezlerini ayakta tutmada kritik bir rol oynadı. Dünya genelinde birçok yerde seyahat kısıtlamaları kaldırılsa da, 2022’de genel seyahat rakamları tam anlamıyla toparlanmamıştı.
Bu durum özellikle uluslararası seyahat için geçerliydi. Orlando gibi büyük tema parkları, büyük ölçüde iç pazarın gücü nedeniyle büyük katılım artışları elde etti, birçok büyük işletici uluslararası ve grup işinin 2022’nin sonuna kadar tam olarak toparlanmadığını belirtti. Japonya’da 2022’nin başında seyahat kısıtlamaları ve kapasite sınırlamalarına rağmen, Universal Studios Japan, yeni Super Nintendo World’ü sayesinde şaşırtıcı derecede yüksek katılım elde etti ve popüler bir yerel markanın gücünü gösterdi.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, pandemi bizlere yerel pazarın gücünü ve önemini gösterdi. Bunu dikkate alıp, iç pazarda geniş bir konsepte, yerli üreticilerimizin etkin olduğu güçlü bir yapı hayal ediyoruz. Pandemi, dış mekanda eğlence ve deneyimler için daha fazla ödeme yapmaya istekli olan sofistike bir tüketici kitlesini ortaya çıkardı. Ancak, tüketiciler aynı zamanda konfor, kolaylık, kalite ve memnuniyet açısından daha fazlasını talep ediyor. Genel olarak, büyük kalabalıklara ve uzun beklemelere toleransın azaldığı görülüyor.
İşletmeciler, dinamik fiyatlandırma ve bilet ürünleri gibi stratejileri tanıtmaya devam etti ve aynı zamanda mobil uygulama hizmetlerine büyük yatırımlar yaparak misafirlerle etkileşimde bulunma şekillerini iyileştirdi. İş zekası ve veri analitiği, birçok park için işletme ve yönetimdeki değişikliklere bilgi sağlamanın büyük bir parçası olmayı başardı. Bu ise daha fazla konfor ve hızı beraberinde getirdi. Yani artık tema parkların verimlilik ve hız odaklı çalıştığına tanıklık ediyoruz.
Mustafa Mertcan: 5 yıl içinde İtalya’nın üstüne çıkmak istiyoruz
Yurt dışında “Amusement” olarak bilinen eğlence endüstrisinin Türkçe’de en doğru karşılığını, “Oyun ve aile eğlence endüstrisi” sözleriyle tanımlayabiliriz. Ben burada sektörümüzün dünya çapındaki tarihi hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum.
Bu sayede daha fazla anlaşılacağımıza inanıyorum. Sektörümüzün bugünkü temelleri 1900’lü yılların başında, Amerika’da atıldı. 1903 yılında Coney Adası’nda açılan lunaparkı ise ilk örnekler arasında sayabiliriz. Walt Disney’in 1950’li yıllarda faaliyete geçirdiği Disneyland ise sektör için bir milattır. Los Angeles yakınlarında kurulan Disneyland ile birlikte ilk defa insanların aileleriyle gidebileceği, içinde yeme-içme alanları olan temalı bir park hizmete açıldı.
İnsanlar, olağanüstü zaman geçirebileceği, içinde aynı anda birçok ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir parka kavuşmuş oldu. Burada oluşturulan bazı temalar ile insanlara gerçeğe çok yakın deneyim fırsatı sunuluyordu. Örneğin insanlar Afrika ormanlarında bir macera içine girebiliyorlardı. Tabii o yıllarda teknoloji bugünkü gibi olmadığı için bu his, daha çok peyzaj yöntemi ile yaratılıyordu. Günümüzde ise teknolojinin ulaştığı seviye sayesinde çok daha etkileyici tema parkları oluşturuldu.
Eğlence sektörünün dünyadaki toplam pazar büyüklüğü 100 milyar dolar seviyesinde ve sektör her yıl yüzde 15 büyüme kaydediyor. Önümüzdeki yıllarda da yine yüzde 15’lik büyümenin süreceği tahmin ediliyor. Global pazardan Türkiye’nin aldığı pay ise yüzde 1.5 seviyesinde. Sektörün lideri ABD. İtalya da en büyük oyuncular arasında yer alıyor. Bizim hedefimiz 5 yıl içinde İtalya’nın üstüne çıkmak. Türkiye’de gelişmekte olan bir sektör. Önü çok açık. En büyük idealimiz mutlu insanlar görmek. İnsanların mutluluğu için üretiyor ve teknoloji geliştiriyoruz.
Fatih Mehmet Keçebir: Mutluluk ihraç ediyoruz
Sektörümüz aslında eğlence değil mutluluk ihraç ediyor. Teknoloji kısmında ise kilogram başına ihracatımız 150 ila 200 dolar aralığı ile adeta rekor kırıyor. Sattığımız ürünün karşılığı mutluluk. İnsanlar ellerinde bir ürünle marketten çıkar gibi çıkmıyorlar. Mutlu olarak çıkıyorlar. Modern hayat artık insanların daha fazla vaktini alıyor. Dolayısıyla genç anne babalar eskiye oranla çocuklarıyla çok daha az zaman geçirmek durumunda kalıyorlar. Bu nedenle de çocuklarıyla geçirdikleri zamanın daha kaliteli olmasını istiyorlar. Anne babaların çocukları ile geçirdiği zamanı daha etkin hale getirdiğiniz zaman aile mutluluğuna katkı sağlamış oluyorsunuz. Biz bunu da ihraç edebiliriz. Özetle aslında bizim kilogram başına ihracatta bir bedelimiz yok. Biz mutluluk ihraç ediyoruz.
M. Onur KARADAĞ: Misafir deneyimini iyileştirmek önemli
Pandemiyle beraber tema parklarda daha sofistike bir tüketici kitlesi oluştu. Bu talebe ise birçok işletme anında reaksiyon verip, adapte oldu. Öyle ki misafir hizmetlerinde yeniliklere ve yeni uygulama tabanlı teknolojilerin geniş çapta benimsenmesi işletmelerde hız kazandı. Özellikle 2022’de işletmeciler, misafir deneyimini iyileştirmeye odaklanarak, ziyaretçi sayılarında azalmalara rağmen pandemi gelirlerini aşmayı başarabileceklerini fark ettiler. Ayrıca, giderek daha rekabetçi bir eğlence ortamında, yüksek kaliteli ve unutulmaz misafir deneyimlerinin gelecekteki talebi yönlendireceğini de anlamış bulundukları için kendi kendini besleyen güçlü bir sektör dokusu meydana geldi.
Şöhret Pakiş: Sürdürülebilirlik konusunda önemli adımlar atılıyor
Tema parkları küresel ölçekte sürdürülebilirlik konusuna da sahip çıkarak, iklim değişikliğiyle mücadelede toplumdan tam destek almayı başardı. Burada pozitif anlamda doğayla dost olan bir organizasyon yapısından söz ediyoruz. Özellikle yeni çeşitlilik, eşitlik ve dahililik (DEI) ile çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) politikalarını benimseme söz konusu. Örneğin Disney, çalışan kıyafet kodunu daha kapsayıcı hale getirerek ve cast üyelerine kimliklerini ifade etme izni vererek, bu konuda adım attı. Cedar Fair, 2022’de bir ESG stratejisine girişti ve 2023’ün başında ilk raporunu sundu.
Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesindeki parklar, sürdürülebilirlik endişelerini ele alan çözüm ve uygulamaları geliştiren öncüler oldular. Efteling ve PortAventura, atık ve karbon ayak izlerini azaltma ve PortAventura Solar Projesi gibi girişimler aracılığıyla yenilenebilir enerjiye dayanma konusunda öncülük ederek, sektörün sürdürülebilirliğe küresel anlamda sahip çıkmasının da önünü açmış oldu. Tüm öngörüler gösteriyor ki bizim sektörümüz için gelecek yılların en önemli 2 trendi sürdürülebilirlik ve teknoloji entegrasyonu olacak. Yapay zeka, gamification gibi.